top of page
Ara
Ercan Hukuk & Danışmanlık

CEDAW'ı Kullanmak

KADINA YÖNELİK ŞİDDET DAVALARINDA CEDAW’I KULLANMAK


Av. Damla Nur ERCAN

Tekirdağ Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal 

Cinsiyet Eşitliği Komisyonu Başkanı



Bu yazıda, Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) komitesinin uygulama mekanizması ve usulü işlenerek işbu mekanizmaların Türkiye’de görülmekte olan kadına yönelik şiddet davaları yönünden nasıl işletilebileceği hakkında avukatlara fikir verilmesi amaçlanmıştır.


Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi

Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ya da CEDAW (İngilizce: Convention on the Elimination of All Forms of Discrimination Against Women), 1979'da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen ve taraf devletlere kadınlara karşı ayrımcılığın tüm biçimlerini ortadan kaldırma yükümlülüğü getiren uluslararası bir sözleşmedir. Bu yönüyle CEDAW, 9 temel insan hakları sözleşmesinden biri olma özelliğini taşır. 2021 yılı itibarıyla sözleşmeye taraf olan devlet sayısı 189'dur (İmzalamayan devletler: Vatikan, İran İslam Cumhuriyeti, Niue, Somali, Sudan, Tonga). Türkiye Cumhuriyeti ise 1989 yılında sözleşmeye taraf olmuştur. 

Sözleşmeye taraf devletler, imzacı olmakla şu yükümlülüklerin altına girmeyi kabul etmiş olurlar: Yaşamın tüm alanlarında kadınlara karşı ayrımcılığın tüm biçimlerini ortadan kaldırmak, kadınların, erkeklerle aynı ölçüde insan haklarından faydalanabilmeleri ve temel özgürlüklerini kullanabilmeleri için gelişimini ve ilerlemesini sağlamak, sözleşmeyi uygulamadaki çabalarının değerlendirmesi için CEDAW Komitesi'ne düzenli raporlar sunmak.


CEDAW Komitesi

CEDAW uygulamaları 23 bağımsız uzmandan oluşan Birleşmiş Milletler CEDAW Komitesi tarafından denetlenir. Devletler, CEDAW komitesine düzenli aralıklarla raporlar sunmakla yükümlüdür. Bu raporlar komite tarafından incelenir, çoğunlukla sivil toplum örgütlerinden alınan gölge raporlar ile bu görüşler de göz önünde bulundurularak devletlere CEDAW uygulamasını nasıl geliştirecekleri konusunda tavsiyelerde bulunulur.

CEDAW Komitesi, Sözleşmenin belirli maddelerinin anlaşılmasını kolaylaştırmayı ve Sözleşmenin nasıl uygulanacağını göstermek üzere taraf devletlere tavsiye kararlarında bulunma yetkisine sahiptir. Komite 2021 itibarıyla 38 tavsiye kararı yayımlamıştır. İlk on yılda kısa ve sade olan tavsiye kararları, komitenin 1991 yılındaki 10. oturumunda alınan bir karardan sonra çok daha ayrıntılı ve kapsamlı olarak hazırlanmış; Taraf devletlere Sözleşmenin uygulanmasında rehber niteliği taşımaya başlamıştır.


En önemli ve en kapsamlı tavsiye kararlarından birisi 1991 yılında 10. oturumda alınan 19 no'lu tavsiye kararıdır. Sözleşmede açıkça şiddetten bahsedilmemesine rağmen 19 no'lu tavsiye kararında ayrımcılığın tanımı, şiddeti içerecek biçimde genişletilmiş, cinsiyete dayalı şiddetin sözleşmenin hükümlerinin ihlali sayılacağı öngörülmüş; taraf devletlere sadece hükûmetler ya da hükûmet adına yapılan şiddeti değil, kadınların en çok maruz kaldıkları özel hayatlarındaki ayrımcılık temelli şiddeti de önleme yükümlülüğü getirilmiştir. 


CEDAW 19 ve 35 Nolu  Tavsiye Kararları

BM Kadının Statüsü Komitesinin Ocak 1992 tarihli 11. Oturumunda kabul edilen 19 sayılı Genel Tavsiye kadına yönelik şiddetin önlenmesine hukuki temel oluşturmak açısından büyük önem taşımaktadır. Genel Tavsiyede “..Cinsiyete dayalı şiddet, kadının, kadın erkek eşitliğine dayanan haklarını ve özgürlüğünü zedeleyen bir ayrım biçimidir. Üye devletlere, aile içi şiddete ve her türlü cinsel istismara, tacize, tecavüze karşı tüm kadınları koruyacak yasaları çıkarmaya; taraf devletlerin, kadınlara karşı şiddetin sürdürülmesine neden olan davranışların, örf ve adetlerin ve uygulamaların niteliği ve yaygınlığı ile bunların sonucu olan şiddet türlerini Komiteye verdikleri Ülke Raporlarında belirtmeyi tavsiye eder” denilmiştir.


CEDAW Komitesinin 19 No.lu Genel Tavsiyesi kadınlara yönelik şiddeti “kadınlara kadın oldukları için yöneltilen ve/veya kadınları orantısız olarak etkileyen şiddet” olarak tanımlamıştır. Daha sonra bu tanım, 1993 yılında Viyana’da toplanan BM İnsan Hakları Konferansında, “kadınlara yönelik şiddetin bir insan hakkı ihlali” olarak resmi nitelikli uluslararası mutabakat belgelerine girmesini sağlamıştır.


Birleşmiş Milletler Kadının Statüsü Komitesince “Kadınlara Yönelik Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddet”in önlenmesinde hukuki temel oluşturmak amacıyla hazırlanan ve 14 Temmuz 2017’de kabul edilen CEDAW Genel Tavsiye No. 35 sayılı kararı ise, Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesinin tüm özünü içermektedir, üye devletlere şiddetle mücadelede bir yol haritası niteliğindedir. Bu tavsiye kararı ile 19 nolu tavsiye kararı güncellenmiş ve “toplumsal cinsiyet temelli şiddet” denilerek kapsamı genişletilmiştir. 


Kadına Yönelik Şiddet Davalarında CEDAW’ı Nasıl Kullanabiliriz?

CEDAW Komitesi, kadına yönelik ayrımcılık üzerine farklı başlıklar altında ayrılmış 8 farklı alt komisyon ile işlemektedir (CCPR, CERD, CAT, CEDAW, CRPD, CED, CESCR ve CRC). Örneğin Kadınların ve Çocukların Sağlığını Etkileyen Geleneksel Uygulamalar Özel Rapor Komisyonu ve Geleneksel Uygulamalar Özel Çalışma Grubunun çalışmaları dikkate alınarak, CEDAW Komitesi tarafından, hükümetlerin kadın ve çocukların sağlık ve iyiliğine zararlı olan uygulamaları belirlemede ve bu uygulamalarla mücadele etmede önemli bir rol oynadığını tespit ederek, Kadın sünneti gibi zararlı uygulamaların sürmesine neden olan kültürel, geleneksel ve ekonomik baskıların mevcudiyetine ciddi kaygılarla dikkat çekmiş ve taraf devletlere kadın sünnetini ortadan kaldırmaya yönelik uygun ve etkin tedbirler almaları yönünde tavsiye kararları vermiştir. 

CEDAW Komitesine ihlal iddiası ile başvuruda bulunmanın usulü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru usulü ile benzerdir. CEDAW Komitesine de ihlal iddiası ile başvuruda bulunmak için tüm iç hukuk yollarının tüketilmiş olması gerekmektedir. Ancak AİHM’ye başvurudan farklı olarak bir şekil şartı bulunmamakta, başvurunun belli bir form doldurmak biçiminde yapılması gibi bir zorunluluk bulunmamaktadır. Ayrıca her ikisi de İnsan Haklarına ilişkin uluslararası sözleşmeler olmasından ötürü bir dosya için hem CEDAW Komitesine hem de AİHM’e başvuru yapılması mümkün değildir. 

Ancak CEDAW Komisyonlarından özel raportör atanarak dosya ya da olay hakkında rapor düzenlenmesinin talep edilmesi için iç hukuk yollarının tüketilmiş olması zorunluluğu bulunmamaktadır. Yani CEDAW Özel Raportöründen konu ile ilgili inceleme ve araştırma yapması talep edilerek bir rapor düzenlemesi istenebilir ve bu rapor daha sonra AİHM’e  ya da AYM’ye yapılacak bir başvuruyu desteklemek için kullanılabilir. Zira özel raportöre bireysel başvuruda bulunmak için iç hukuk yollarının tükenmiş olması gerekmemektedir ve özel raportöre başvuru AİHM’e bireysel başvuru yapılmasına engel değildir. Aynı şekilde hem özel raportöre, hem de CEDAW komitesine başvuru yapılması da mümkündür. Zira özel raportörlerin bağlı oldukları alt komisyonlar yargı organı niteliğini haiz değildir. Özel raportöre başvuru yapılmasının bir diğer faydası ise başvuruyu takiben doğrudan Türkiye Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanlığına olay hakkında bilgi verilmesidir ki böylece ciddi vakalarda devletin ve hükümetin ilgisinin çekilmesi mümkün olacaktır. 

CEDAW Komitesi kararları yagısal niteliktedir ve iç hukukumuzda yeniden yargılama yapılmasını sağlayabileceği gibi ihlal nedenli tazminata da hükmedilebilir. Komite değerlendirme yaparken yalnızca CEDAW’ı değil AİHS gibi farklı hukuk kaynaklarını da kararlarına esas alabilmektedir. AİHM’e başvuru usulünden farklı olarak CEDAW Komitesine başvuruda herhangi bir kesin süre sınırı öngörülmemiş yalnızca “makul bir süre içinde” başvuru yapılması ifadesine yer verilmiştir.

 

1986-2013 yılları arasında verilmiş CEDAW Komitesi tavsiye kararlarının Türkçe metinlerine buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.


Kadınlara yönelik şiddet, dünyada ve ülkemizde, kentli – köylü; eğitimli – eğitimsiz; varsıl – yoksul; genç – yaşlı; ev kadını – çalışan kadın farkı olmaksızın kadınların büyük çoğunluğunun yaşadıkları ortak sorundur. Kadınlara yönelik şiddet, ister kamusal alanda ister özel yaşamda meydana gelsin, kadının fiziksel, ruhsal, sosyal, cinsel ve ekonomik açıdan çok yönlü zarar görmesine, acı çekmesine, onurunun zedelenmesine, özgüvenini yitirmesine ve kadınlara karşı ayrımcılığın sürmesine yol açan bir eylemdir. Bu toplumsal problemin çözümünde hak savunucuları olarak avukatların rolü kilit önem taşımaktadır. Nitelikli hak savunuculuğunun yaygınlaşması, avukatların ve yargı mensuplarının CEDAW ve benzeri uluslararası mekanizmaları aktif bir biçimde işletmeyi öğrenmeleri ile kadına yönelik şiddet davalarında adalete erişim kolaylaşacaktır.






8 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page